BAZEN KÜLLERİMİZDEN YENİDEN DOĞMAK GEREKİR

Her yeni günde, yaşamımızda bir şeyler değişiyor ve evriliyor. Bazen bu değişimleri güçlü olarak hissedebiliyoruz bazense geçen zaman bunu bize hatırlatıyor. Hepimizin yolculuğu birbirinden farklı ve bu yolculukta kendimizi zaman zaman çaresiz ve mutsuz hissedebiliyoruz.
Dönüşüm ve değişim genelde sancılı bir süreçtir. Çünkü gölge yönlerimizle yüzleşmek ve değişebilmek cesaret ister. Aydınlığa çıkmak için kendi karanlığımızdan geçmek gerekir. Bu yüzden, içinde bulunduğumuz durumdan rahatsız olsak da alışkın olduğumuz düzenin değişmesini istemeyebiliriz.
Astrolojik olarak dönüşümü tetikleyen ve büyük değişimler getiren bir dönemin içerisindeyiz. Akrep etkisinin yoğun olduğu bu günlerde özellikle Ay Tutulması yaklaşırken, Anka kuşunun hikayesini yeniden hatırlayalım. Efsaneye göre Anka kuşu, ölümünün yaklaştığını hissettiği anda kendisine kuru dallardan yuva yapar. Bu dallar güneş ışınlarıyla tutuştuğunda kendisi de kül olur ve küllerinden yeniden doğar. Tüm bu semboller bize, gerektiğinde ölmek ve ölüp küllerimizden yeniden doğmak gerektiğini anlatır.
Genelde yaşadığımız zorlu süreçlerin ardından, yaşamın değerini ve varlığımızın anlamını, daha iyi kavrayabileceğimiz bir olgunluğa ulaşırız. Tıpkı Ölüm Tanrısı Hades’in aynı zamanda yeraltının tüm zenginliklerine sahip olması gibi bizim hazinemiz de bu mücadelelerde saklıdır. Her dönüşümün ardından küllerimizden yeniden doğar, yeni bir benlik ve farkındalıkla bir sonraki değişim yolculuğuna doğru ilerleriz.
İşte bu yüzden bazen küllerimizden yeniden doğmak gerekir…